İklim değişikliği, artık yalnızca çevresel bir sorun değil; aynı zamanda bireylerin ruh sağlığını etkileyen küresel bir kriz haline gelmiştir. Hava olaylarındaki aşırılıklar, ekolojik bozulmalar ve doğal kaynakların tükenmesi, özellikle genç bireylerde yoğun iklim kaygısına neden olmaktadır. Bu kaygı, geleceğe dair belirsizlik, çaresizlik, suçluluk duygusu ve kontrol kaybı gibi yoğun psikolojik etkiler yaratabilir. Bazı bireyler bu duygularla baş edemez hale gelip, sosyal geri çekilme, anksiyete, depresyon ve uyku problemleri yaşayabilir. İklim kaygısı yaşayan kişiler, genellikle yalnız olmadıklarını bilmek ve duygularını anlamlandırmak isterler. Psikoterapi, bu noktada güvenli bir alan sunarak, bireyin duygularını tanımasına, ifade etmesine ve yönetmesine yardımcı olur. Özellikle gençlerle yapılan terapilerde, iklimle ilgili duygusal yüklerin hafiflemesi ve harekete geçme isteğinin artması gözlemlenir. Ayrıca bilinçli tüketim alışkanlıkları, doğayla temas ve sosyal çevreyle ortak eylemler, psikolojik iyileşmeyi destekler. İklim kaygısını bastırmak yerine anlamak ve yönlendirmek, bireyin hem ruhsal sağlığını korumasına hem de çevresel farkındalığını artırmasına katkı sağlar.