Yapay zeka teknolojilerinin baş döndürücü hızla gelişmesi, insan yaşamının neredeyse her alanında dönüşüm yaratmakta ve bu değişim insan psikolojisini doğrudan etkilemektedir. Özellikle iş dünyasında yapay zeka kaynaklı otomasyon süreçleri, bireylerde işsizlik korkusu, değersizlik duygusu ve belirsizlik kaygısını artırabilir. Sosyal ilişkilerde ise insan-insan etkileşimi yerini giderek daha fazla insan-makine etkileşimine bırakmakta; bu da yalnızlık, empati eksikliği ve dijital yabancılaşma gibi sorunları beraberinde getirmektedir. Öte yandan, yapay zeka destekli terapi uygulamaları (örneğin chatbot terapistleri) ruh sağlığı hizmetlerine erişimi kolaylaştırmakta ancak etik, gizlilik ve insani bağ gibi konularda ciddi soru işaretleri doğurmaktadır. Dijital bağımlılık, gerçeklik algısında kaymalar ve insanın yerini sorgulama gibi yeni psikolojik dinamikler ortaya çıkmaktadır. Psikologlar bu dönüşümü anlamalı, dijital çağın getirdiği ruhsal yükleri doğru analiz edebilmelidir. Danışanların teknolojik gelişmelere karşı geliştirdiği tepkileri anlamak, onlara psikolojik dayanıklılık kazandırmak açısından kritik öneme sahiptir. Yapay zekayla iç içe geçmiş bir gelecekte psikolojik sağlamlık, bireyin ruhsal esnekliğiyle mümkün olacaktır.